İcra müdürü kendi verdiği karardan dönemez ise de, bilahare, daha önce verdiği kararın dosya kapsamı ve yasa hükmüne uygun olmadığını fark edip, onun yerine yasaya uygun olan kararı vermesine engel bir düzenleme de bulunmamaktadır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/17602
Karar No: 2017/9917
Karar Tarihi: 03.07.2017
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin alacaklı … Tur. Tic. Ltd. Şti. tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Mahkemenin 23.02.2016 tarih ve 2015/111-148 sayılı ek kararı ile; “Mahkememizden verilen …. 27/11/2015 tarihli karar davacı tarafından 20/01/2016 tarihinde temyiz edilmiş olup, temyiz posta giderlerinin (ve eksik harcın) tamamlatılması konusunda … tarihinde tebliğ olunan muhtıraya rağmen yasal süre içerisinde eksiklik tamamlanmadığından, HMK’nun 434/3 maddesi gereğince davacı tarafın temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına, ….” şeklinde karar verildiği görülmektedir. Bahse konu ek kararda, şikayetçi tarafın, mahkemenin 27.11.2015 tarihli kararına karşı temyizi olmamasına rağmen şikayetçi tarafından temyiz edilmiş gibi değerlendirme yapılarak şikayetçi tarafın temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemenin 27.11.2015 tarihli kararı alacaklı tarafından temyiz edilmiş olup, 23.02.2016 tarih ve 2015/111-148 sayılı ek kararın, alacaklı yönünden hüküm doğurmayacağı sonucuna varılmakla alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi:
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Şikayetçi … vekili, icra mahkemesine başvurarak; müvekkiline gönderilen haciz ihbarnamelerinin usulsüz olduğunu, zira;
Müvekkilinin yabancı uyruklu olmasına rağmen haciz ihbarnamelerinin Türkçe olarak gönderildiğini,
1. ve 2. haciz ihbarname tebliğlerinin usulsüz olduğunu,
İcra müdürlüğünce, alacaklının, 3. haciz ihbarnamesi gönderilmesi talebinin reddine rağmen bu karardan dönülerek müvekkiline 3. haciz ihbarnamesi gönderildiğini,
Müvekkilinin, takip borçlusuna herhangi bir borcunun bulunmadığını,
Müvekkiline gönderilen haciz ihbarnamelerinde, haczin neye mümas olduğu ve haczin hangi miktar için yapıldığı hususunda bilginin yer almadığını ileri sürerek haciz ihbarnamelerinin iptalini talep etmiştir.
Mahkemece; şikayetçi 3. kişiye gönderilen haciz ihbarnamelerinin davacının tâbi olduğu devlete ait yabancı dile çevrilmesi gerektiği halde Türkçe olarak gönderildiği, ayrıca, alacaklı tarafın, şikayetçiye 3. haciz ihbarnamesi gönderilmesi talebi icra müdürlüğünce reddedildiği halde, bu karar iptal edilmeden, kendiliğinden kararından dönülerek şikayetçiye 3. haciz ihbarnamesi gönderilmesi işleminin usulsüz olduğu gerekçesiyle şikayetin kabulü ile haciz ihbarnamelerinin iptaline karar verilmiştir.
İcra dosyasının incelenmesinde, şikayetçi …’nin …/… adresine gönderilen 1. haciz ihbarnamesinin 18.07.2012 tarihinde, 2. haciz ihbarnamesinin 26.09.2012 tarihinde, 3. haciz ihbarnamesinin 25.02.2015 tarihinde (bizzat muhataba) Türkçe olarak tebliğ edildiği, şikayetçi … vekilinin, 05.10.2012 tarihinde, icra müdürlüğüne sunduğu dilekçe ile; 1. ve 2. haciz ihbarname tebliğlerinin usulsüz olduğunu, müvekkilinin, haciz ihbarnamelerine muttali olduğu 04.10.2012 tarihi itibariyle, süresinde itiraz ettiklerini belirterek, takip borçlusu şirketin, müvekkilinde hiçbir hak ve alacağının mevcut olmadığını ifade etmiş, akabinde, takip alacaklısının şikayetçi …’e 3. haciz ihbarnamesi gönderilmesi talebi, icra müdürlüğünce
29.01.2015 tarihinde reddedilmiş, takip alacaklısının yeniden başvurusu üzerine ise talep 10.02.2015 tarihinde icra müdürlüğünce kabul edilmiştir.
İİK.nunda, haciz ihbarnamelerinin, muhatabın, vatandaşı olduğu devlete ait yabancı dile çevrilerek gönderilmesi gerektiğine ilişkin bir düzenleme olmadığı gibi, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nda ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’te, Türkiye’de adresleri bulunan yabancılara yapılacak tebliğ işlemlerinde, tebligat mazbatası ve eklerinin tercüme edilmesine ilişkin ayrık bir düzenleme de bulunmamaktadır. Dolayısıyla mahkemenin, haciz ihbarnamelerinin iptaline ilişkin kararında yer alan; “haciz ihbarnamelerinin, davacının tâbi olduğu devlete ait yabancı dile çevrilmesi gerektiği halde Türkçe olarak gönderildiği” şeklindeki gerekçesi yerinde değildir.
İİK’nun 89/3. maddesinde; “Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir….” hükmü yer almaktadır.
Tebliğ işlemlerinin usulsüzlüğü, ancak ilgilisi tarafından, İİK’nun 16/1. maddesi uyarınca yasal sürede icra mahkemesinde şikayet yoluyla ileri sürülmesi halinde değerlendirilebilecek bir husus olup, icra müdürlüğünce tebligatın usulsüz olduğuna karar verilemez.
İcra müdürü kendi verdiği karardan dönemez ise de, bilahare, daha önce verdiği kararın dosya kapsamı ve yasa hükmüne uygun olmadığını fark edip, onun yerine yasaya uygun olan kararı vermesine engel bir düzenleme de bulunmamaktadır.
Somut olayda; 2. haciz ihbarnamesinin 26.09.2012 tarihinde tebliğ edildiği, … vekilinin, 09.10.2012 tarihinde, icra müdürlüğüne sunduğu dilekçe ile; 1. ve 2. haciz ihbarnamesi tebliğlerinin usulsüz olduğunu belirtip müvekkilinin, takip borçlusuna borcunun olmadığını bildirmiş olması, bir başka anlatımla şikayetçi vekilinin, 1. ve 2. haciz ihbarnamesi tebliğlerinin usulsüz olduğunu bildirerek icra müdürlüğüne itirazda bulunması, hukuki sonuç doğurmayacağından, şikayetçi vekilinin, 1. ve 2. haciz ihbarnamelerinin tebliğinden itibaren itiraz için belirtilen yedi günlük süreden sonra 1. ve 2. haciz ihbarnamelerine itiraz etmesi nedeniyle, alacaklının, şikayetçi tarafa, 3. haciz ihbarnamesi gönderilmesini istemesinde yasal bir engel olmadığı gibi, icra müdürlüğünce talebin kabul edilerek 10.02.2015 tarihinde bu yönde işlem tesis etmesinde de usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, haciz ihbarnamelerinde; “borçlunun sizdeki alacağı” denilmek suretiyle haczin neye mümas olduğunun ve haczin hangi miktar için yapıldığının açıkça bildirildiği de görülmektedir.
İİK’nun 16. maddesine göre; “Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere icra ve iflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.”
Şikayetçi vekilinin, yukarıda anlatılanlar dışında öne sürdüğü diğer iddialarına ilişkin olarak, 3. haciz ihbarnamesi tebliğinin usulsüz olduğuna dair bir iddiada bulunmadığı görülmüş olmakla, 1. ve 2. haciz ihbarnamesi tebliğlerinden haberdar olduğu tarihe göre, İİK’nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal yedi günlük süreden sonra 10.07.2015 tarihinde icra mahkemesine başvurduğu anlaşılmıştır.
İcra mahkemesinin, şikayet başvurusunu, İİK.nun 18. maddesi gereğince basit yargılama usulüne göre incelemekle görevli olduğu, HMK.nun 319. maddesinde ise, basit yargılama usulünde, iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağının davanın açılmasıyla başlayacağı belirtilmiştir. Buna göre, şikayet dilekçesinde öne sürülmeyen hususların, sonradan ileri sürülmesi halinde, icra mahkemesince, kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle re’sen gözetilecek hususlar dışında incelenmesinin mümkün olmayacağı anlaşılmakla, şikayetçi vekilinin sonradan ileri sürdüğü hususların mahkemece dikkate alınamayacağının kabulü gerekir.
O halde mahkemece, yukarıda açıklanan nedenlerle, şikayetçi …’in şikayetinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile aksi yönde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı … Hiz. Eğ. Tur. Tic. Ltd. Şti.nin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/07/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Avukat Burak Temizer- Burak Temizer Hukuk Bürosu- Nişantaşı Şişli İstanbul