Davalı tarafından cevap dilekçesinde tebligatın geçersizliğinin ileri sürülmemiş olması veya bir öğrenme tarihinin bildirilmemiş olması usûlsüz yapılan tebligatı kendiliğinden geçerli hale getirmez.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi

Esas No: 2022/9998
Karar No: 2023/465
Karar Tarihi: 08.02.2023

Taraflar arasındaki davacı erkek tarafından açılan boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına ve fer’îlerine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usûl eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı erkek vekili, dava dilekçesinde özetle; ailesinin evliliklerine müdahale ettiği, davalı kadının buna sessiz kaldığı, akrabalarının uzun süreler evlerinde kaldığı, sürekli iş değiştirdiğini, bu nedenle sürekli ev taşımak zorunda kaldıkları ve masrafa girdiklerini, evlilik öncesi borçlarını ödemek zorunda kaldığı, mesai arkadaşı ile ilişkisi olduğu yönünde iftira attığı, hakaret ve aşağılamalarına maruz kaldığı, ailesine de hakaret ettiğin gerekçesi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası gereğince boşanmalarına, davacı yararına 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı kadın 12.12.2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; erkeğin ailesinin sürekli yanlarında kaldığı, izinli gününde dahi ailesine yardım etme bahanesi ile eşine zaman ayırmadığı, ilk evliliğinden olan çocuklarına kötü davrandığı, şiddet uyguladığı ve istemediği, erkeğin borçlarının çok olduğu, kadının maaş kartının erkekte durduğu, ailesine beyaz eşya aldığı, bu şekilde kendisini zora soktuğu, sevmediğini, boşanmak istediğini söylediği, düşünmek için bir süre lojmanda kaldığı, yanına gittiğinde başka kadınla birlikte gördüğünü, birlik görevlerinin yerine getirmediğini ileri sürerek davanın reddine aksi halde 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadının aile bireylerinin erkeğin rızası olmamasına rağmen uzun süreli yatılı olarak kaldıkları, davalıdan kaynaklı olarak yapılan ev değişiklikleri nedeniyle ev ekonomisinin zarara uğradığı erkeğin ise kadının ilk evliliğinden olan çocuğunu dövdüğü ve istemediği, davalının maaş kartını alarak ekonomik şiddet uyguladığı, başka bir kadın ile görüşerek güven sarsıcı davranışlar içerisinde bulunduğu, belirlenen kusurlu davranışlara göre erkeğin ağır kusurlu olduğu gerekçesi ile 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanmalarına, davacının maddî ve manevî tazminat talepleri ile davalının yoksulluk nafakası talebinin reddine, davalı yararına 10.000,00 TL maddî ve 10.000,00 TL manevî tazminata, davalının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davalı kadın vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; erkeğin boşanma davasının kabulünün, kadının karşı davası hakkında hüküm kurulmamasının, kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminatın miktarının, kadının yoksulluk nafakası isteminin reddinin ve kusurlu davacı lehine vekâlet ücretine hükmolunmasının hatalı olduğunu ileri sürülerek kararın kaldırılmasına her iki dava yönünden yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davacı erkek vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesine, kadın yararına hükmolunan tazminatlar ile erkeğin reddedilen tazminat istemlerine ileri sürülerek kararın, kusur belirlemesi, tazminatlar yönünden kaldırılmasını yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adiye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava dilekçesinin, davalı kadına, 04.10.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı kadının süresinden sonra 12.12.2019 tarihinde cevap dilekçesi sunduğu, sunulan dilekçenin karşı dava dilekçesi niteliğinde olmadığı, sonradan dilekçenin harçlandırılmasının cevap dilekçesini karşı dava haline getirmeyeceği, gerçekleşen bu durum karşısında usûlüne uygun sunulmayan ve dayanılmayan vakıların 6100 sayılı Kanunun 129 uncu maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 137 nci, 140 ıncı maddesinin üçüncü fıkrası ile 187 nci maddesi gereğince erkeğe kusur olarak yüklenilmesinin hatalı olduğu, ilk derece mahkemesince belirlenen ve gerçekleşen kadın kusurlarına göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının tam kusurlu olduğu, tam kusurlu kadın yararına tazminata hükmedilemeyeceği, boşanmaya sebebiyet veren olayların davacı erkeğin kişilik hakları ve menfaatlerini zedelemediği, kusuru olmayan davacı erkek yararına maddî tazminata hükmedilmemesinin doğru olmadığı gerekçesi ile 6100 sayılı Kanunun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (3) üncü alt bendi gereğince kısmen kabulü ile hükmün bu kısmının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurularak gerekçenin düzeltilerek, kadının maddî ve manevî tazminat talepleri ile erkeğin manevî tazminat talebinin reddine, erkek yararına 10.000,00 TL maddî tazminata karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin tebliğinin usûlsüz olduğu, kadının babasının evinde olduğunu bilmesine rağmen ortak konutun adresini kötü niyetli olarak verdiğini bu nedenle cevap ve karşı dava dilekçesinin usûlüne uygun olduğunu, kusur belirlemesinin hatalı olduğu, erkek yararına tazminata hükmedilmesinin, kadının tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu ileri sürülerek kararın, erkeğin davasının kabulü, kendi davası hakkında hüküm kurulmaması, kusur belirlemesi, hükmedilen tazminatlar ile reddedilen tazminat ve nafaka talepleri ile vekâlet ücreti yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı erkek tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden
sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, cevap dilekçesinin süresi içinde verilip verilmediği, davanın kabulü, hükmedilen tazminatlar ile reddedilen nafaka taleplerinin şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 330 uncu maddesi, 6100 sayılı Kanun’un122 nci maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) 21 inci maddesinin birinci fıkrası, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 5.6.1991 tarihli ve 1991/12-258 Esas ve 1991/344 Karar sayılı kararı.

Değerlendirme
Dava dilekçesi, 6100 sayılı Kanun’un 122 nci maddesi gereğince mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir. Dava dilekçesi, davalı kadına 04.10.2019 tarihinde, davacı erkek vekilinin bildirdiği ve son olarak birlikte oturulan adresinde 7201 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca tebliğ edilmiştir. Davalı kadın 12.12.2019 tarihinde ibraz ettiği cevap dilekçesinde, sonrasında ibraz ettiği ikinci cevap dilekçesi ile ön inceleme duruşmasında ki beyanında, kendi adresi olarak tebliğ yapılan adresten başka bir adres olan “***” adresini bildirmiştir. Davalı kadın dilekçelerinde ayrıca evden ayrılmak zorunda kaldığını, ailesi ile birlikte oturduğunu da belirtmiştir. Davalı kadın tarafından 12.12.2019 tarihli dilekçe ile davaya cevap verilmiştir. Davalı kadın tarafından cevap dilekçesinde tebligatın geçersizliğinin ileri sürülmemiş olması veya bir öğrenme tarihinin bildirilmemiş olması usûlsüz yapılan tebligatı kendiliğinden geçerli hale getirmez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 5.6.1991 tarihli ve 1991/12-258 Esas ve 1991/344 Karar sayılı kararı) Erkeğin dava dilekçesinde gösterilen adreste kadının oturmadığını bildiği, buna rağmen kadına dava dilekçesinin bu adreste tebliği usûlsüz olup davalı kadının 12.12.2019 tarihinde verdiği cevap dilekçesinin süresinde verildiğinin kabulü gerekir. Hal böyle iken Bölge Adliye Mahkemesince davalı kadının süresi içinde cevap vermemiş olduğu kabul edilerek süresinde vakıa ve delil bildirmemiş olması nedeniyle erkeğe kusur izafe edilemeyeceğinden bahisle davacı erkeğe yüklenilen kusurların kaldırılarak, bu hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.


VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;
Yukarıda belirtildiği üzere temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre, istinaf edilen yönlerden yeniden karar verilmesi gerekli hale geleceğinden kadının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek halinde temyiz harcının ilgiliye iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
08.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Avukat Burak Temizer- Burak Temizer Hukuk Bürosu- Nişantaşı Şişli İstanbul

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir