5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 282 nci maddesinde düzenlenen suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun birinci ve ikinci fıkrası şu şekildedir:
(1) “Alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tabi tutan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”
(2) “Birinci fıkradaki suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, bu suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Yukarıdaki tanıma göre suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun oluşumu için, ceza alt sınırı 6 ay ve üzeri bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerinin bulunması ön şarttır. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değeri ise aklama suçunun konusunu oluşturmaktadır. Bu malvarlığı değerinin şüpheden öte objektif delillerle suçtan kaynaklandığının ispat edilmesi yani suçla gelir arasındailliyet bağı kurulması da aklama suçunun varlığı için gerekmektedir. Bu ispat edildikten sonra malvarlığının aklama fiillerine tabi tutulup tutulmadığı araştırılacaktır. TCK’nın 282/1 inci maddesine göre suçun maddi unsuru; seçimlik hareketler olarak bu malvarlığının yurt dışına çıkarılması ya da çeşitli işlemlere tabi tutulmasıdır. Yurt dışına çıkarmada özel kast aranmamaktadır. Yani malvarlığının suçtan kaynaklandığını bilmek ve yurt dışına çıkarılmasını istemek suçun tamamlanması için yeterlidir. Çeşitli işlemlere tabi tutma açısından ise özel bir kast gerekir. Bu özel kast, malvarlığının gayri meşru kaynağını gizlemek veya malvarlığının meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmaktır. Bu kast ya da amaç olmaksızın malvarlığı üzerinde yapılan bir tasarruf ya da işlem suçun oluşumunu engelleyecektir.
Yine 04.08.2007 tarihli ve 26603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Aklama Suçu İncelemesi Hakkında Yönetmeliğin” 5 inci maddesi “Cumhuriyet savcısı, suçtan gelir elde edildiğine ve söz konusu gelirin aklandığına dair ciddi emarelerin varlığı ve konunun ihtisas gerektirmesi halinde Başkanlıktan, aklama suçunun işlendiği hususunda olguların varlığının tespitine ilişkin talepte bulunabilir” şeklindeyken aynı Yönetmeliğin 8. Maddesi “Cumhuriyet savcısı tarafından gerek görülmesi halinde, denetim elemanı görevlendirilerek incelemeler, Cumhuriyet savcısının koordinasyonunda yürütülür.” şeklindedir.
5271 sayılı CMK’nın, 6526 sayılı Kanun (Resmi Gazete Tarihi: 06.03.2014, Sayı: 28933-Mükerrer) ile değişik 128 inci maddesinin ilk fıkrası “Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve busuçlardan elde edildiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebi bulunan hâllerde, şüpheliveya sanığa ait … malvarlığı değerlerine elkonulabilir. Somut olarak belirlenen bu taşınmaz, hak,alacak ve diğer malvarlığı değerlerinin şüpheli veya sanıktan başka bir kişinin zilyetliğinde bulunmasıhalinde dahi, elkoyma işlemi yapılabilir. Bu madde kapsamında elkoyma kararı alınabilmesi içinilgisine göre Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Mali SuçlarıAraştırma Kurulu, Hazine Müsteşarlığı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim StandartlarıKurumundan, suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınır. …” şeklinde düzenlenmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 128 inci maddesi kapsamında MASAK tarafından gerek Cumhuriyet Başsavcılıkları gerekse Mahkemelerce intikal ettirilen rapor taleplerinin yerine getirilmesinde soruşturma veya dava dosyasında yer verilen suç fiilleri ve bu fillerin işlendiğini gösterir deliller esas alınarak şüpheli veya sanığın bu filleri işlemesi neticesinde elde ettiği değerlerin ve bu değerler ile şüpheli veya sanığın mevcut malvarlığı değerleri arasında bağlantı olup olmadığının tespitine yönelik çalışmalar yapılmakta ve bu çalışmaların sonucu rapora bağlanmaktadır. Söz konusu madde kapsamında MASAK tarafından yapılan çalışma iddia olunan suçun tespitine yönelik olmayıp iddiaolunan suç kapsamında dosyada yer alan verilerden hareketle iddia olunan suçtan elde edilendeğerin tespitine yönelik bulunmaktadır.
5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 17 nci maddesinin birinci fıkrasında “Aklama ve terörün finansmanı suçunun işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunan hallerde5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 128 inci maddesindeki usule göre malvarlığı değerlerineelkonulabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Öncül Suç Şartı
Suç Gelirlerinin Aklanması Suçundan ceza verilebilmesi için öncesinde bir başka öncül suçtan ceza almak ve bu cezanın kesinleşmiş olması gerekmektedir. Bu hususa ‘öncül suç şartı’ denmektedir. Zira aklanacak bir para varsa, bu paranın elde edildiği bir ‘suç’ da işlenmiş olmalıdır. Şöyle ki;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK) 282’nci maddesinde “Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu” düzenlenmekte olup, 282 nci maddenin 1 nci fıkrası kapsamında aklama suçunun oluşabilmesi için öncelikle “alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun işlenmesi” ve “bu suçtan kaynaklanan bir malvarlığı değeri” bulunması gerekmektedir. Yani alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suç işlenmediği veya işlenmiş olmakla birlikte söz konusu suçtan kaynaklanan bir malvarlığı değeri elde edilmediği takdirde aklama suçundan söz edilmesi mümkün değildir. Diğer taraftan alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun işlenmesi ve bu suçtan gelir elde edilmesi aklama suçunun oluşması için tek başına yeterli olmayıp sözkonusu gelirin maddede yer alan aklama fiillerine (“yurt dışına çıkarmak” veya “gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tabi tutmak”) tabi tutulduğuna dair bir delil, bulgu veya emarenin de bulunması gerekmektedir.
Ayrıca aklama suçunun işlenmiş sayılması için, aklamaya konu olan gelirin elde edildiği fiiller hakkında daha önce adli bir takibatın yapılması ve bu konuda bir davanın açılması gerekmediği gibi, açılan bu davanın sonuçlanması da gerekmemektedir.
Diğer bir ifadeyle, aklama suçunun oluşumu için kanunun şart koştuğu öncül suç fiilinin varlığı yeterli olup, ayrıca bu suçtan mahkûmiyet hükmünün verilmemiş olması (suçun oluşmadığına dair mahkeme kararı hariç), failin bilinmemesi, isnat kabiliyetinin olmaması ya dadokunulmazlık gibi nedenlerle failin cezalandırılamaması, ölmesi, suçun zamanaşımına uğraması, şikâyete bağlı bir suçsa şikayet edilmemesi veya şikayetin geri alınması, ön ödeme nedeniyle hakkında kovuşturma açılmaması, cezasızlık nedenleri gibi öncül suçun varlığınatesir etmeyen nedenler aklama suçunun oluşumuna engel teşkil etmez.