CMK’nın 135. maddesi kapsamında iletişimin dinlenmesi sonucunda elde edilen telefon görüşme içerikleri belirti/emare delili olup tek başına hükme esas alınamazlar.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi
Esas No: 2020/7753
Karar No: 2021/3067
Karar Tarihi: 19.04.2021
Mahkemesi: Ağır Ceza Mahkemesi
Suç: Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm: Yeniden yargılama sonunda; Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.12.2011 tarih ve 2008/238-2011/265 sayılı hükmünün CMK 323/1 maddesi gereğince onaylanması
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.10.2020 tarih ve 2019/482-2020/238 sayılı yeniden yargılama sonucunda hükümlünün kesinleşen mahkumiyet hükmünün onaylanmasına ilişkin karar, hükümlü müdafii tarafından temyiz edilmekle;
I-YARGILAMANIN YENİLENMESİ:
A)Genel Olarak:
Kesin hükümde yer alan adli hataların düzeltilmesine ve hükümlü hakkında aynı fiil nedeniyle tekrar muhakeme yapılmasına imkan tanıyan yargılamanın yenilenmesi, olağanüstü kanun yollarının bir çeşidini oluşturmaktadır.
Kesin hüküm; doğruluğu hukuken kabul edilen ve artık tartışılmayan bir mahkeme kararıdır. İstisnai olsa da uyuşmazlığın çözümünde “adli hata” denilen yanlışlıklar yapılmış olduğu sonradan öğrenilebilir. Bazı önemli hataların giderilebilmesi ve hakikatin araştırılması bu şekilde maddi gerçeğe ulaşılabilmesi “olağanüstü kanun yolu” ile mümkün olabilecektir.
“Bu yolun istisnai olarak kabul edilmesinin nedeni, doğruluğu hukuken tartışılmayan “kesin hükmün” temellerinin bazı hallerde sarsılmış olması hükmün artık bu temel üzerinde oturmasının mümkün olmamasına dayanmaktadır. Hukuk barışının ve güvenliğinin sağlanması ne kadar önemli ise de, hukuka olan güvenin sağlanması da en az bu kadar önemlidir. Temelleri olmayan bir hüküm hukuk düzeni tarafından kabul edilemez. Bu nedenle yargılamanın yenilenmesi yolu, sadece çok istisnai hallerde mahkeme kararı ile açılabilmektedir.” (Yenisey-Nuhoğlu, CMK 4. baskı 962. syf.)
Maddi gerçeğe ulaşmayı hedefleyen ceza muhakemesinde verilen ve kesinleşen hükmün sonradan maddi gerçeğe uyumlu olmadığı anlaşıldığı halde, kararın infazının aynı şekilde sürdürülebilmesi adli hatadan vazgeçilmemesi, diğer bir anlatımla yeni ortaya çıkan bu durumların görmemezlikten gelinmesi, bir hukuk devletinde kabul edilemez. Her şeyden önce kesinleşmiş bir hükmün, doğru ve maddi bir gerçeğe uygun olduğu, yargılamanın hukuka uygun yürütüldüğü, meşru olduğu, adaletin tecelli ettiği varsayımının bu konudaki inancın kamu vicdanında tahribata uğraması, bozulan hukuk düzeninin yeniden tesis edilmesi ve hukuk barışının yeniden sağlanmasını zorunlu kılar.
İstisnai nedenlerle yargılamanın yenilenmesine karar verildikten sonra yapılacak yargılamada izlenecek yol; yeni bir yargılamada olduğu gibi deliller toplanabilir. Re’sen araştırma ilkesi sonucu olarak yenilenme sebebine bağlı olmaksızın başvuruda belirtilen delillerin dışında da delil toplanabilir. Toplanan deliller karar yerinde tartışılıp suçun ne şekilde işlendiği açıklanmalı, mevcut deliller irdelenmeli, delillerle sonuç arasında bağ kurulmalı, bir başka deyişle bu delillerle önceden bu sonuca varıldığı anlatılmalı, suçun nitelendirilmesi yapılarak yenilenen yargılamanın daha önce yapılıp bitirilen yargılama sonucunda ulaşılan sonuçları değiştirecek bir yenilik getirip getirmediği duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir (Ünver- Hakeri CMK şerhi).
Yargılamanın yenilenmesinin istisnai kanun yolu olduğu Yargıtay CGK’nın 11.03.2014 tarih, 2012/3-909 Esas, 2014/121 sayılı kararında, “Yargılamanın yenilenmesindeki amaç kanunda istisnai ve sınırlı olarak sayılan hallerin gerçekleşmesi halinde, gerçeğin araştırılması böylece toplumun ve sanığın menfaatinin korunması olduğundan, kesin hükme yönelik olarak ileri sürülen ve gerekli şartları taşımayan her türlü yenileme talebini dikkate alınması söz konusu olmayacaktır.” şeklinde vurgulanmıştır.
B)Yasal Düzenleme:
Yargılamanın yenilenmesi nedenleri CMK 311. maddede tek tek sayılmıştır.
(1)Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:
a)Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
b)Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.
c)Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.
d)Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.
e)Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.
f)Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.
(2)Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 04.02.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 04.02.2003 tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır.
Geçici Madde 2 (Ek: 11.4.2013-6459/21 md.)
(1) İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle bir ceza hükmünün verildiğini tespit eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararlarından, 15.6.2012 tarihi itibarıyla Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi önünde denetlenmekte bulunanlar bakımından bu Kanunun 311’inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uygulanmaz. Bu durumda olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunabilirler.
Görüldüğü üzere, yargılamanın yenilenmesi nedenlerinden birisi de “ceza hükmünün, insan hakları ve ana hürriyetleri korumaya dair sözleşmenin veya ekli protokollerinin ihlali sureti ile verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması” dır. (m.311/1-f )
Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.
CMK’nın 11.04.2013 tarih, 6459 sayılı Kanunla eklenen geçici 2. maddesi gereğince “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlalin tespitine dair kesinleşmiş kararlardan 15.06.2012 tarih itibariyle Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi önünde denetlenmekte bulunanlar bakımından CMK. 311/2. fıkra uygulanmayacaktır.
Yenilenme talebinde bulunabilmek için cezanın infaz edilmemiş olması ya da hükümlünün sağ olması şart değildir. Yargılamanın yenilenmesi isteminde hükümlünün bulunabileceği gibi, sağ olmaması halinde eşi, üst veya alt soyu, kardeşleri, şayet bu kişiler mevcut değilse Adalet Bakanı talepte bulunabilir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 311. ve devamı maddelerinden farklı olarak, 3732 sayılı Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasına Dair Kanunun 3. maddesinde de, ayrı bir yargılamanın yenilenmesi müessesesi düzenlenmiştir.
3732 sayılı Kanunun (R.G. Yayım tarihi:25/09/1991) 3. maddesinde, “Türk mahkemelerince gıyabında mahkûmiyet kararı verilmiş olup, Sözleşmeye taraf ülkelerden birinde bulunduğunun tespit edilmesi üzerine bu ülkeden iadesi istenilen kişiye, Protokol’ün 3. maddesinin 1. bendinde öngörüldüğü şekilde yeniden muhakeme edilme hakkı tanınması için anılan ülke tarafından teminat istenilmesi halinde, kararın kesinleşip kesinleşmediğine bakılmaksızın kararı veren mahkemece sözü edilen kişinin yeniden muhakeme edileceğine dair karar verilir ve kişi iade edildikten sonra bu karar doğrultusunda işlem yapılır. İadeyi müteakip, gıyapta verilmiş olan karar iade edilen kişiye tebliğ olunur ve tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde bu kişi karara itiraz etmezse, yeniden muhakeme yapılmaksızın gıyapta verilmiş olan karar infaz edilir.” hükmünün yer aldığı, bu haliyle, 3732 sayılı Kanunda ifade edilen yeniden muhakemenin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 311. ve devamı maddelerinde belirtilen yargılamanın yenilenmesi müessesesinden farklı olduğu görülmektedir.
3732 Sayılı Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasına Dair Kanunun 3. maddesi kapsamında verilen bir yargılamanın yenilenmesi kararında artık mahkeme, yeni bir yargılamada olduğu gibi deliller toplamalı, re’sen araştırma ilkesi sonucu olarak yenilenme sebebine bağlı olmaksızın gerekirse başvuruda belirtilen delillerin dışında da delil toplamalı, toplanan delilleri karar yerinde tartışıp suçun ne şekilde işlendiği açıklamalı, mevcut delilleri irdelemeli, delillerle sonuç arasında bağ kurmalıdır.
SİDAS’a Ek 2 Nolu Protokolün Açıklayıcı Raporuna göre, hükmün verildiği duruşmada mahkûm edilen kişinin bizzat kendisinin hazır bulunmaması durumunda karar “yoklukta verilen karar” şeklinde anlaşıldığı, bu yorumun, çoğu yabancı ülke tarafından da benimsendiği, halbuki Türk Hukukunda, savunması alınan ancak hükmün açıklandığı duruşmada hazır bulunmayan sanık hakkında verilen hüküm “yoklukta verilmiş” sayılmaktadır.
II- SOMUT OLAY:
Yargılamaya konu olan davada yeniden yargılanma kararı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 311. ve devamı maddelerinden farklı olarak, 3732 sayılı Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasına Dair Kanunun 3. maddesine dayanılarak verilmiştir.
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 09.04.2014 tarih ve 2012/10986 E. 2014/4371 K. sayılı ilamı ile onanarak kesinleşen, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 07/12/2011 tarih ve 2008/238 E 2011/265 K. sayılı kararı ile sanığın(hükümlü) El Kaide silahlı terör örgütünün üyesi olmak suçundan mahkumiyetine karar verildiği, firar olması sebebiyle arandığı sırada sanığın(hükümlü) Ukrayna ülkesinde yakalandığı, sanığın (hükümlünün) iadesinin talep edilmesi üzerine Ukranya Devleti tarafından “sanığın (hükümlünün) yeniden yargılanması konusunda” teminat istendiği, bunun üzerine Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığı, HSYK ve Bakanlık Muhabere Bürosunun 23.12.2016 gün ve 39480814.68.00.01.B.M.2016/1-6790 sayılı yazısı ile Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından hükümlünün yeniden yargılanması hususunda teminata ilişkin 22.12.2016 tarih, 81016607-4-1-TTR-58-2016-E.16834/130422 sayılı yazısının Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.12.2016 tarihli ek kararı ile “Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesine Ek 2. Protokol”ün 3. maddesine atıfta bulunmak suretiyle, “duruşma açılarak ilgilinin yeniden yargılanacağı, adı geçenin bu duruşmaya davet edilerek kendisini savunma ve müdafi ile temsil ettirme haklarının tanınacağı hususlarında teminat verildiğine” dair ek kararın verildiği, bu anlamda 3732 sayılı Kanunun 3. maddesine göre verilen teminatta bahsedilen yeniden yargılamanın CMK 311 vd maddelerindeki yeniden yargılamadan farklı olduğu, 3732 sayılı Kanunun 3. maddesine göre yeniden yargılamanın “duruşma açılarak ilgilinin yeniden yargılanacağı, hükümlünün bu duruşmaya davet edilerek kendisini savunma ve müdafi ile temsil ettirme haklarının tanınacağı” ile ilgili olduğu, Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesince duruşma açılarak hükümlüye kendisini müdafii ile savunma hakkının tanındığı, dolayısıyla ek karar ile tanınan teminatın yerine getirildiği anlaşılmaktadır.
III- SONUÇ:
Örgüte üye olmaktan anlaşılması gereken, örgütü kuranlar veya yönetenler dışında kalmakla beraber, örgütün amaçlarını benimseyerek verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaktır. Failin, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olup olmadığı, bu örgütsel pozisyonun doğrudan doğruya ortaya konulması veya failin eylem ve faaliyetlerinin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu ya da eylemin niteliğinden hareketle belirlenir.
Silahlı terör örgütlerinin silahlı kanatlarında faaliyet gösteren üyeleri olabileceği gibi, silahsız kanatlarında, kırsalda ya da yerleşim yerlerinde faaliyet gösteren üyeleri de olabilir. Örgüt üyeliğini kabulde asıl olan, failin nerede ve hangi faaliyette bulunduğu değil terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olup olmadığıdır.
Örgüte katılanın örgüte bir katkı sağlaması gerekir. Bu katkının maddi olması ise şart değildir. Kişinin verilen görevleri yerine getirmeye hazır olması da örgütü güçlendiren bir durumdur. Bu kişinin sadece varlığı bile üye olmak için yeterli olacaktır. Böylece örgüte üye olma fiili, örgüte kendi gücünü, enerjisini sunma, istendiği zaman kendisinden yararlanılabileceğini kabul etme, örgütü en azından potansiyel olarak güçlendirme şeklinde açıklanabilir.
3732 sayılı Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasına Dair Kanunun 3. maddesi kapsamında verilen bir yargılamanın yenilenmesi kararında artık mahkeme, yeni bir yargılamada olduğu gibi deliller toplamalı, re’sen araştırma ilkesi sonucu olarak yenilenme sebebine bağlı olmaksızın gerekirse başvuruda belirtilen delillerin dışında da delil toplamalı, toplanan delilleri karar yerinde tartışıp suçun ne şekilde işlendiği açıklamalı, mevcut delilleri irdelemeli, delillerle sonuç arasında bağ kurmalıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında, oluş, sanık savunmaları ve Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/238 Esas sayılı dosya kapsamında elde edilen delillere göre somut olay değerlendirildiğinde;
Mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde, sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet savcısı ve herkesi inandıracak şekilde olması, Yargıtay’ın tutarlılık denetimini yapabilmesi için kararın dayandığı tüm verilerin, bu verilere mahkeme tarafından ulaşılan sonuçların; iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması, bu suretle dava konusu eylemin oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise suç olarak tanımlanıp tanımlanmayacağı
konusundaki mahkeme kabulünün duraksamaya yol açmayacak biçimde karar yerinde gösterilmesi gerekirken; CMK’nın 135. maddesi kapsamında iletişimin dinlenmesi sonucunda elde edilen telefon görüşme içeriklerinin belirti/emare delili olup tek başına hükme esas alınamayacağı hususu ile re’sen araştırma ilkesi nazara alınmadan; ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında, anılan ilkelere aykırı olarak hangi delillere dayandığını da açıklamadan; “sanığın El Kaide yapılanması içerisinde yer aldığı, yurt dışına sık sık cihat amaçlı çıkış yaptığı, gizliliği sağlamak amacıyla örgüt üyelerine kod ismiyle hitap ettiğini, örgüt içerisinde üst düzey sorumlu olan Cengiz Altaca amaçlı ile irtibatının devam ettiği, CMK’nın 311 ve devamı maddeleri kapsamında yeni bir hüküm verilmesini gerektirir yeni bir delil de elde edilmediği ” şeklindeki soyut bir kabul ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1, T.C. Anayasasının 141/2, CMK’nın 34/1 ve 230/1-c maddelerine de aykırılık oluşturacak biçimde gerekçesiz hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, bu sebeplerden dolayı CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bu aşamada infazın durdurulmasına yer olmadığına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.04.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Avukat Burak Temizer- Burak Temizer Hukuk Bürosu- Nişantaşı Şişli İstanbul